TESLİMİYET ZAMANI
Kadere inanır mısınız bilmem?
Ben buna inananlardan ve bazı durumlarda sığınıp teselli arayanlardanım.
Küçük ve mecruh bir kuş gibi göğüs kafesimizde çırpınan sevgi çemberine kaptırdığımızda ömrümüzün iplerini, çakmak çakmak bakan bir çift çeşm-i siyah uğruna
kafa tutabiliriz her şeye.
Yolun başındaki ilk dönemeçte akıl ile kalbin birbirine açtığı o yarı adil savaşa tutuluruz.
Öyle büyük bir efsundur ki aşk, yapmam dediğin ne
varsa yaptırır, olmam dediğin ne varsa oldurur, en sonunda seni sana kendinden geçmiş, savunmasız bir hâlde buldurur.
Kazanamayacağını bildiğin hâlde ciğerlerini parçalarcasına rüzgârla yarışmak gibidir aşk, acı dolu bir yolun
sonunda umuda açılan kapıya ulaşma isteğidir.
Eğer güneş bir başka parlıyorsa, çiçekler daha güzel
kokuyor, kelimeler ağızdan şarkı söyler gibi çıkıyorsa uçmuştur gönlün kuşları bir kere.
Bir gün gelip de her şey harman olursa, artık adımlar
birbirine uymaz, gözler birbirini aramaz, hızına yetişemediğin akrep ile yelkovan yerinden kıpırdamaz olursa işte o
zaman yastığın yanı başında kuruyan çiçekler değil saklanmış gözyaşları olur.
Yolun sapağına gelindiğinde teselliye ihtiyacı olan insan yaşanan her şeye kader yaftasını yapıştırır.
Çünkü bazen değer vermek vazgeçmeyi gerektirir!
Ve bu yüzden hayatta kendimizi bulmak amacıyla kabullendiğimiz ehvenişer her şeyin adı kaderdir.
